Hayatta cinsel tabir ve davranış olarak yer alan cinsellik, insanların birçok tarafından insanın yaşayabileceği en hoş zihinsel ve bedensel hareketlerin bir bütünü olarak kabul edilebilir. İnsanın var olmasının ya da varlığını ötekine hissettirebilmesinin diğer tıp anlatımıdır. Cinsel söz ve davranış biyolojik yapıdan, genel kendilik algısından, kişilik özelliklerinden ve içinde yaşadığı kültürden büyük ölçüde etkilenir. Bu nedenle de cinsellik; biyolojik yapı, içinde yaşadığı kültürel yapı ve genel kendilik algısı üzere kavramlarla iç içedir.
Peki, nasıl oluyor da bu kadar büyük bir hevesle beklenen ve zevk veren bu zihinsel ve bedensel hareketler, kimi kadınlar/çiftler için büyük bir kaygı kaynağı olabiliyor? Kızlık zarının pak kalmayla muadil ve erkeğe saklanmaya paha görüldüğü, evlenene kadar bakireliğin korunmasını uygun gören kültürlerde bayanların birçok için evlendikleri gece, cinsel birleşmenin olup olmayacağı, çok kanlı ve ağrılı olacağı telaşı ile büyük dehşet yaşanmaktadır. Büyük beklentilerin olduğu bu birinci gecede birleşme sağlanamadığında çiftler ve bazen de yakınları için durum dramatik olmaktadır. Bu kaygıyla değil harekete geçmek, aksiyonu düşünmek bile bu husustaki meselelerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu kaygı sonucunda bayan istemsiz olarak baldırlarını, bazen de bacaklarını sıkıca kapatmaktadır. En makûs senaryoları yazmakta ve cinsel birleşme gerçekleşememektedir. Bunların yanı sıra bundan sonraki vakitlerde da cinsel birleşme teşebbüsü bir eziyete dönüşmektedir.
İlk gece ile ilgili erkeklerin ve bilhassa bayanların asıl olarak ne beklediklerini ya da ne yapacaklarını bilmedikleri için endişeleri yaşamaktadırlar. Gerçek dışı bir birinci gece yaşayacağı anlayışında olan toplumlarda, doğal olarak cinsellik olumsuz etkilenmektedir. Halbuki birinci gecede bayanlar için cinsel ilgi tecrübesi, ne yüksek derecede ağrılı ne de daha sonraki cinsel birleşmelerinden daha çok zevkli olacaktır. Deneyimsizlik ve birinci olması nedeniyle sonrakilerden biraz daha heyecan taşıması kabul edilebilir bir durumdur. Öpüşme, öpme, karşılıklı okşama, cinsel konuşma ve cinsel oyunları içeren kâfi bir sevişme olmadığında ya da bayan uyarılmaya açık olmadığında beden ruhsal ve fizyolojik olarak cinsel birleşmeye hazır hale gelmemektedir. Sonuç olarak cinsel birleşmenin gerçekleşmesi için gereken cinsel uyarılma seviyesi ve ıslanma oluşmaz. Olağan cinsel yansılar ortaya çıkmadığında cinsel birleşme gerçekleşmeyebilir ya da rahatsızlık içinde ağrılı bir halde gerçekleşebilir.
Vajinismus, kişinin zihninin yapmayı kararlaştırdığı, lakin vücudun hayır dediği durumlara, yani zihin vücut çatışmasından doğan klinik tablolara âlâ bir örnektir. Yalnızca cinsel hayatta değil, hayatın her alanında zihin vücut etkileşiminin ve bilhassa de bu ikisi ortasındaki harmoninin ne kadar kıymetli olduğu üzerine çok fazla kelam söylemeye gerek yoktur
